Euroleague

Euroleague

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Sinan Erdem Spor Kompleksi

Yapımına 1993 yapımında başlanan ve 2010 yılının ilk aylarında tamamlanan ülkemizin en büyük spor salonu olmuştur ve 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası finaline ev sahipliği yapacaktır. Yapımının 17 sene sürmesi belkide dünya üzerinde en uzun süren salon inşaatı olarak tarihe geçecektir fakat yinede ülkemizin böyle bir salona sahip olması çok önemli bir artıdır. Özellikle İstanbul şehrinin kapalı alan konser ve etkinlik sıkıntısını düşünürsek bu yeni salon konser ve benzeri etkinlikler içinde önümüzdeki zamanlarda biçilmez kaftan olacaktır.. Yapımında emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.. Bu tip büyük ve kaliteli kompleks sayılarını arttırdıkça ülkemizin ilerleyen yıllarda büyük organizasyonlarda ev sahipliği yapma şansı artacaktır. Vatana millete hayırlı olsun !

6 Ağustos 2010 Cuma

Ömer Aşık'ın Serbest Atışlarında 2/1 'de Mutlu Olmak İstemiyorum ( ! )

Fenerbahçe'nin pilot takımı Alpella'da tanıdık kendisini bundan 3 sene evvel. TBL'de takımı kümeye oynasada kendisi ribaund kralı idi. Maç başına attığı sayı ile takımını ligde tutmaya çalışıyordu, neden Fenerbahçe'de oynamıyor diye sorguladığımız anda sarı lacivertliler kendisini pilot takımdan alıp gerçek takımlarına yerleştirdiler. Ömer iki senedir profesyönel platformlarda basketbol oynamakta. Bunların içinde euroleague,eurobasket ve tbl gibi organizasyonlar var. Kendisi cılız ve atletik yapısı sayesinde çember altında gayet hızlı oyunlar gerçekleştirip kolay skor üretebiliyor.. Fakat sorun şu ki serbest atışlarda çok ciddi problem yaşamakta. Yüzdeli serbest atış kullanmak tabiki 2.13 boyunda bir oyuncu için kolay değil ancak benim merak ettiğim şu ki hiç mi kimse Ömer'e bu handikapını gidermesi gerektiğini söylemiyor ? Ek bir çalışma yaptırtmıyor ? Neden kendisi hiç bir gelişme kaydedemedi ? 2010 sezonunu yarım dönem oynadıktan sonra sakatlanıp bırakmak zorunda kalan Ömer, sağlığına kavuştuktan sonra kulübüyle olan anlaşmazlığından dolayı forma giyemedi. Yaz döneminde dünya şampiyonasına oynayacağını bildiği halde serbest atış idmanı yapması gerekmez miydi.. ? Bu kadar boş zamanı varken çalışmaması veya çalıştığı halde halen maç içerisinde 2/0 atması gariptir. Eğer bu konuda yeteneksizse kendisi neden Nba'e gitmeyi tercih etti ? Tüm bunları bir yana bırakıp eğer sağlığına kavuştuktan sonra serbest atış için özel bir idman yapmadıysa bu kesinlikle kendisinin milli formasına karşı bir sorumsuzluğudur. Şampiyonaya 20 gün kaldı, hazırlanman dileğiyle Ömer..

2001'den 2010'a Milli Takım..

Ülke olarak ev sahipliği yaptığımız ve ikincilik gibi inanılmaz bir sıralama ile bitirdiğimiz 2001 Avrupa Basketbol Şampiyonasındaki başarının 2010 Dünya Basketbol Şampiyonasında yinelenmesini arzulayan sporsever taraftarlardan bir tanesi de benim. Ancak gerçekçi olduğunu düşündüğüm bazı görüşlerimi sizlerle de paylaşmak istiyorum. 2001’deki efsaneleşen kadromuzla şu anki kadromuz arasında kesinlikle dağlar kadar fark yok. Oyun kurucu ve basketbol terimiyle “ iki numara “ pozisyonunda büyük sıkıntı yaşayacağımız aşikar. Gelin 2001’deki bu pozisyonlarda görev yapmış oyuncularımızla bu şampiyonada forma giyecek oyuncularımıza bir göz atalım.

2001 : Orhun Ene, Kerem Tunçeri
2010 : Kerem Tunçeri, Engin Atsür, Ender Arslan, Evren Büker

2001 : Harun Erdenay, İbrahim Kutluay, Ömer Onan
2010 : Sinan Güler, Cenk Akyol, Ömer Onan

Gördüğümüz gibi aradan dokuz sene geçmiş olmasına rağmen halen 2001’de oynamış oyuncularımız günümüzde halen milli takım formasını giymeye devam etmekte. Oyun kurucu pozisyonunda görev alacak oyuncularımız Kerem ve Ender maç boyunca sertliklerini oyunun tümüne yayabilirse pota altı oyuncularımız bir nebze olsun rahatlayacaktır. Hatırladığınız gibi 2009’da yaşadığımız en büyük problemlerden bir tanesi buydu. Adam adama savunma uygulamayı bir türlü beceremeyen milli takım sonunda tabiri caizse Allah ne verdiyse rakibine çember göstermeme politikası uygulamış, pota altında Semih ve Ömer’in boy avantajından yararlanıp rakiplerini durdurmuştur. Hücumda Ömer Aşık ile pota altını çok etkili kullanmamız ve rahat skor bulmamız sadece grup maçlarında baki kalmış olup Slovenya maçından itibaren bu planımız suya düşünce Koç Tanjeviç’in herhangi bir “ b “ planının olmayışı turnuvayı hüsranla kapatmamıza sebep olmuştur.

Konumuza geri dönecek olursak, 2001’deki şutör alternatiflerimiz bu sene azalmış durumda. Dokuz senedir ikinci bir İbrahim Kutluay yetiştirememiş olmamız basketbolda altyapımızın çok gelişmiş olduğunu iddaa eden sayın basketbol otoritelerine cevap niteliğindedir.. Üzerine sorumluluk alacak, kritik anlarda topu eline alıp çembere yollayacak sürpriz bir oyuncumuzun olmayışı da cabası. Bu görev için Tanjevic ve ekibi Cevher Özer, Cenk Akyol gibi iki enteresan oyuncuya güvenmiş olabilir fakat bu iki ismin de tecrübeleri çok kısıtlı, ayrıca performansları maçtan maça değişebilecek randımansız oyuncular kategorisinde. En büyük kozumuz olacak Nba patentli oyuncularımız Hidayet ile Ersan’dan beklentilerimiz oldukça yüksek ancak onların da ne kadar verimli olup olmayacağı belli değil. Keşke Hidayet sazı her eline aldığında hücumdan skor ile dönebilsek ama onun da form durumunun ve özellikle ruh halinin iyi durumda olmasının büyük önemi var. Kendisinin oyun içerisinde sinirlendiği zaman ne kadar savurgan top kullandığını, basit fauller aldığını kendini zorla bench’e aldırdığı maçları çok net hatırlamaktayız. Ersan ise hem Avrupa tecrübesi hem Nba tecrübesi genç yaşta çok fazla olan bir oyuncumuz. Onun üzerine kurulacak eminim birkaç set oyunumuz oluşacaktır. Hem üç hem dört numaralı pozisyonlarda görev yapabilen Ersan atletik vücudunu, uzun kollarını savunmada iyi kullanmayı başarırsa takımımıza büyük sertlik kazandıracaktır.

Sonuç olarak, Milli Takım bu turnuvaya fizik&kondisyon olarak çok iyi hazırlanmalıdır. 40 dakika takım savunması yapmaya çalışan, hücumda topu döndüre döndüre kullanan bir takımın enerjisi ve dayanıklılığı üst seviyede olmalıdır. Başarı için en önemli nokta ise hücumda gerçekleştireceğimiz oyun alternatiflerimizdir. Dış şut kullanmayı becerebilen oyuncu sayımızın yetersizliği bizi pota altına itmekte olsada rakiplerimiz buna çözüm bulduğu ve uzunlarımıza gereken sertliği gösterdiği takdirde geçtiğimiz senelerde yaşanan problemler tekrarlayacaktır. Tanjevic ile ekibi kesinlike hücümda farklı set varyasyonları üretip bunları takıma turnuvaya kalan sürede mutlaka ezberletmelidir. Kalan sürede takımımızı hazırlık maçlarında izledikçe yorumlarımı, oyuncu analizlerini, takım kurgusu hakkında yorumlarımı yapacağım.

Son olarak kendime özel düşüncemi de paylaşmak istiyorum ; 2001’deki finalde yaşandığını iddaa ettiğimiz hakem hatalarını lütfen bu turnuvada tekrar etmeyelim. Stojakovic’in, Drobnjak’ın ve Bodiroga’nın, Scepanovic’in yapmaya çalıştığı sert savunmayı Avrupa basketboluyle çok başarılı şekilde birleştiren Yugoslav ekolünü, bu sertliğe izin verip basketboldan aldığımız zevki katlayan hakemlere laf etmeyip sadece kendi oyunumuz ile ilgilenelim, başarı için çok ama çok çalışalım. Haydi 12 Dev Adam Güldür Yüzümüzü !

Partizan Belgrad 2010 Sezonu İnceleme

Geçtiğimiz sezon basketbol severlere izlerken en çok hazzı veren takımlardan biriydi diyebiliriz Partizan için. Şampiyon Barcelona bile çıkamadı Pionir’den ! O maçtan sonra Partizan forumlarında tartışılan konu son ondokuz saniye top Barça’dayken o topu Kobe Bryant kullansa basket yapabilir miydi ? Hayır dedi Grobari denen olağanüstü taraftar grubunun elemanları bu soruya, pionir’de oluşan desibel’in o an uçak sesiyle yarışacağını bile iddaa ettiler ( ! ) Bu biraz mübalağa kaçsada gerçekten çok etkileyici bir son top oyunuydu, Barcelona başarılı olamadı maçı Partizan kazandı. Katılmamak elde değil. Bu kadar mütevazi kadroyla Panathinaikos’u Top8’den evine göndermek, final-four’da Olympiacos gibi bir takıma kök söktürmek finalin kapısından son anda dönmek.. 3.lük maçında Cska’ya değil Langdon’ın akıl almaz üçlüklerine yenilmek.. Taraflı tarafsız herkesin sempatisini kazandı Partizan. Her sene olduğu gibi bu sezonda’da Partizan etiketli bir çok oyuncu Avrupa’nın büyük takımlarında boy gösterecek. Partizan seneye tekrar altyapı çıkışlı oyuncuları ve kemik birkaç ismiyle Euroleague’de devlerle savaşıp, Pionir’i muhteşem taraftarıyla tüm takımlara dar etmeye devam edecek. Euroleague’in dışında Partizan geçtiğimiz sezon Adriyatik liginde Cibona Zagreb’i finalde Kecman’ın tarih sayfalarına altın harflerle kazınacak son saniye üçlüğü ile safdışı bıraktı ve şampiyonluğa ulaştı. Peki merak edermisiniz bu başarılara hangi oyuncular imza attı ? 19’luk Jan Vesely, 2009 yılında Mersin’den beğenilmeyip gönderilen Bo Mccalebb, yaşlı olarak nitelendirilen Dusan Kecman, top tutamıyor diye eleştirilen 2.29’luk dev Vranes ve diğerleri.. Tabiî ki en büyük pay profesör koç Jovanovic’te.. Helal Olsun Sizlere !

Vassilis Spanoulis


İsmini duyduğumuzda yakın tarihten aklımıza 2009 Avrupa Şampiyonasında Milli Takımımıza halk tabiriyle orta sahadan attığı üçlük gelen, hücumdaki oyun zekası, etkili şutları ve kısa boyuna rağmen yaptığı geçit vermeyen inanılmaz savunmasıyla Avrupa basketbolunun önemli oyun kurucularından bir tanesidir. Yeni nesil olarak onu yeşil Panathinaikos formasıyla tanıdık. 2009’da Euroleague şampiyonluğu kazanan, tüm yunan halkının sempatisini kazanmış özellikle Oaka müdavimlerinin tanrısı haline gelen Vassilis gelecek sezon Yunanistan’ın bir diğer büyük takımı Olympiakos ile 13 milyon euro gibi bir rakama 3 senelik antlaşma yaptı. Bu geçişin Yunanistan’da nasıl karşılanacağı çok büyük merak konusu fakat Panathinakos’un fan forumlarında şimdiden çok büyük sinir savaşları oluşmuş durumda bu yetenekli guard için. Geleceği görmemiz mümkün değil ama benim aklımı çelen konu Spanoulis’in gelecek sezon Olympiakos’un mevcut oyun kurucusu Milos Teodosic ve efsane guard Papaloukas ile süre konusunda nasıl bir uzlaşma sağlayacağı yönünde.. Bunun kararını yeni koç Ivkovic verecek tabiî ki ama saha içi düzende Spanoulis’in gelmesi pozisyon değişikliklerini getirebilir. Bekleyip göreceğiz, bakalım Spanoulis Pana’da Batiste ile yaptığı alley-hoop şovlarını Oly’de Nesterovic ve Bourousis gibi ağır iki pivot ile de gerçekleştirebilecek mi ? Tabiî ki Nesterovic ve Bourousis’i kötülemiyorum, Olympiakos belki de gelecek sezonun en iyi front line ikilisini buldu, neyse konumuz şu an farklı bunu başka bir başlıkta incelemek gerekli. Kırmızılara hoş geldin V-Span.

Fenerbahçe Ülker 2010-2011 Sezonu Analizi


2009-2010 sezonunda final serisinde Efes Pilsen’i rahat geçerek Beko Basketbol Ligi şampiyonluğuna ulaşan Fenerbahçe Ülker bu başarıya aldanmayarak geçtiğimiz sezon Euroleague’de Top16’yı kılpayı kaçırarak elenmesinden ders alarak yeni sezona flaş transferler yaparak ve teknik kadrosunu değiştirerek girmeyi tercih ederek doğru bir adım attı. Özellikle oyun kurucu pozisyonundaki teknik kapasite olarak yetersiz ve alternatifsiz oyuncu boşluğunu geçtiğimiz sezon ortasında Hırvat Roko Ukic ile dolduran ve bu oyuncunun takıma çabuk uyum sağlamasının ardından geri kalan sezonda gösterdiği başarılı performans nedeniyle yeni sezonda da kadroda yer almasına karar verildi. Fenerbahçe Ülker belki de en önemli transferini artık bu takım için miladını dolduran Tanjevic’i göndererek yerine daha hızlı, çabuk, tempolu hücum oynatmayı seven aynı zamanda sert, dirençli savunma anlayışını benimsemiş Hırvat koç Neven Spahıja’yı getirdi. 2010 yılı Euro Cup şampiyonluğunu Pamesa Valencia ile kazanmayı başaran başarılı koç, yeni takımındaki eksikleri iyi analiz edip nokta transferler gerçekleştirdi. Basketbolu bırakan Mrsic’in 2.oyun kurucu görevini Engin Atsür ile dolduran Fenerbahçe Ülker, şutör guard pozisyonu rotasyonuna Ömer Onan ve Emir Preldzic’in yanına Cibona Zagreb’in başarılı şutör’ü Marko Tomas’ı dahil etti. Fenerbahçe Ülker’in geçtiğimiz sezon Euroleague’de oyun kurucu pozisyonun’un yanında sıkıntı yaşadığı pozisyonlardan bir tanesi de pota altıydı. Bu bölgede görev yapan Ömer Aşık’ın Nba’e gitmesi Oğuz Savaş’ın da gücüne ve etkili performansına rağmen yetersiz kalan boyu, Mirsad’ın maçtan maça değişen performansı, uzun süren sakatlıkları sebebiyle çember altına çok önemli takviyelerde bulunuldu. Milli pivot Kaya Peker ve Euroleague tecrübesi üst düzeyde bulunan, çembere arkası dönük çok önemli işler yapabilen Litvanyalı Darjus Lavrinovic takıma katıldı. Bu oyuncuların yanı sıra Gaspar Vidmar takımda tutularak bu alanda geniş bir rotasyon sağlandı.

Sezon öncesi Fenerbahçe Ülker’de şu ana dek olan gelişmeler bu şekildeydi. Önümüzdeki sezon Euroleague’de yeni transferleri ve tempolu basketbol oynamayı seven Spahıja’nın yönetiminde takımın neler başarabileceğini göz önüne alırsak ; Cholet, Cibona ve Rytas gibi üç vasat takımın bulunduğu gruptan çıkıp Top16’ya ulaşmasına kesin gözüyle bakmaktayım.
Grubun diğer iki etkili takımına bakacak olursak son şampiyon Barcelona ve Euroleague’de son senelerde söz sahibi olan fakat önümüzdeki sezon için takımda revizyona giderek önemli oyuncularını takımdan gönderen İtalyan lokomotifi Montepaschi Siena şu ana kadar giden oyuncularının yerini doldurabilmiş değil. Fenerbahçe Ülker eğer yeni uygulayacağı oyun kurgusunu ve göze hoş gelen tempolu basketbolunu sahaya yansıtırsa gruptan ikinci sırada çıkması sürpriz olmaz. İç sahada oynanacak maçlarda geçtiğimiz senelerdeki seyirci rakamı daha yüksek tutulursa bu takımın kazanacağı başarıyı oldukça etkileyecektir. Sezon başlangıcına kadar yaşanacak gelişmeler tabiî ki çok önemli, Dünya Şampiyonası’nın ardından transferlere yeni oyuncular eklenebilir bekleyip görmekte fayda var, fakat kişisel görüşüm Avrupa’da başarısız geçen 2010 sezonunun aksine Fenerbahçe Ülker’in gelecek sezonda Top8 göreceği yönünde.. Tüm Türk basketbolseverlerin uluslar arası maçlarda takımlarına daha çok sahip çıkması dileklerimle.